2 Ekim 2013 Çarşamba

Kutsal Kitaplarımız..


  Kitapları orijinal almak her birimizin hayali. Bu kadar pahalı olmayaydı iyiydi ama.. Eğer alacağınız  bir kitabı bir dönemden fazla kullanacaksanız orijinal almak daha mantıklı geliyor bana.. Bazı kitapları kaç dönem kullanacağınız şu şekilde (hala bir  değişiklik yoksa)

- General biology I-II (2 dönem) --> Campbell biology (genel biyoloji 2 için Müge hocanın slaytlarını kullanmıştık biz..)
- Cell biology (1 dönem) --> Becker's world of the cell.
- Genetic & Molecular Genetic (2 dönem)--> Analysis of Genes and Genome
- Biochemistry I-II ( 2 dönem)--> Şımotzskinin mübarek kitabı

-Math 101,102(2 dönem)--> calculus
-Math 201(1 dönem)--> Matrix'le ilgili bir mübarek kitap

-Phys 101, 102/130, 201( 3 dönem) --> tek bir kitap sizi yaşatır.

24 Eylül 2013 Salı

Erasmus

Erasmus -exchange düşünen bebelrimizin dikakt etmesi gereken bir önemli husus..
Ders ekleme dönemi bitti ama add-drop var daha.

Öncelikle 
 http://www.bio.boun.edu.tr/ dan erasmus üniversitelerine bakabilrsiniz ama güncel ya da kapsamlı olmayabilir. En iyisi;

http://intl.boun.edu.tr/

Dil konusu biraz sorun olabiliyor, çünkü bu yıllardan ileriyi pek düşünmüyor insanlar genelde (benim gibi), Erasmus  için bazı üni.ler dil şartı koyabiliyor: Almanca, Fransızca, İspanyolca vs. Ve bu dillerin 101,102,201,202 kodlu derslerini bitirmeniz gerekiyor o dili isteyen okulu seçebilmek için. O dersler transkripsiyonunuzda (böyle mi yazlıyo) olmadığı zaman da sistem otomatik olarak seçme şansı vermiyor size. Bu durumda 2. sınıfta tercih yapıp 3 te gitmeyi düşünüyosanız ilk dönemden itibaren almak lazım dil derslerini. 

Onun dışında ingilizce eğitim verenler için böyle bir şart yok.

Erasmus için de belli bir puanınız oluyor ve bu puan hazırlığı geçme notunuz, ortalamanız vs katılarak yapılıyor. Tercih yapıp yerleşiyorsunuz..

Erasmus yaz stajı oluyormuş bundan ayrı olarak. Her ikisine de gidilebilyormuş. (duyumlar) Her ikisinden de hibe(burs) alınabiliyormuş..

Şimdilik aklıma gelenler bunlar. Başka bir şey olursa edit başlığı altında yazarım..

23 Eylül 2013 Pazartesi

Okuldaki internet bağlantısı

Yeni gelenler çoktan yapmış olmalı ama son sınıfa gelip hala ben "Ben uğraşamam yeaa" diyenler vardır.
Zaten geçen sene geldi bu olay.
Daha güvenli ve yurt dışında da kullanabileceğimiz "eduroam" bağlantısı için adımlar;

1)Yeniden başlatmanız gerekebilir bilgisayarı, hazırlıklı olun.
2)Kablosuz bağlantılardan "eduroam guest"i seçin ya da Boun Wlan'den internete bağlanıp http://eduroam.boun.edu.tr/  a gidin. eduroam guest sadece bu linki açacaktır benim gibi Facebook'a girmeye çalışmayın guestten :p
3) "Bağlantı ayarları" nı seçin.
4) Buradan hangi işletim sistemini kullanıyorsanız ona uygun seçeneğe gelip, gerekli programı kurun. (Yeniden başlatmanız gerekebilir.)
5) Kurulum yaparken okula ait e-mail adresinizi ve o e-mail adresinize ait şifrenizi kullanın.
6) Kurulumdan sonra, kablosuz bağlantılardan eduroam'ı seçin. İsim soyisim kısmı büyük ihtimalle yazılı olacaktır. Şifrenizle giriş yapabilirsiniz..

Bu arada e-mail için horde yerine roundcube vb. girişler olduğunu ikinci sınıfta öğrenmiştim, paylaşmak lazım. Bir de önünüze her gelene (bankalar, internet siteleri, forumlar..) boun.edu.tr adresinizi verirseniz sonradan başınız çok ağrıyo:) choose gmail, yahoo so on..

6 Eylül 2013 Cuma

Dersler felan filen

Sizi isyan ettirecek gerçek;

4 dönem Matematik,
3  dönem (ya da 4 tercihe göre) fizik,
3 dönem de Kimya alınıyor.(Biyokimyayı saymazsak)

Yanlışım olabilir, şuradan bakabilirsiniz:

http://registration.boun.edu.tr/  -General Services-Departmental Programs- MBG

5 Ağustos 2013 Pazartesi

Burslar demişken..

En çok başvurulan kurum KYK , başvurular başlamış bile..

http://www.kyk.gov.tr/kyk/html/index.html


Okul da kendi bağlantıları sayesinde burs sağlayabiliyor.

http://www.bursofisi.boun.edu.tr/

Bu da tanıtım videosu..

Nasıl referans verilir bu konuda bilemiyorum, hazırlayanların ellerine sağlık diyeyim. Artık gerekiyordu.


http://www.youtube.com/watch?v=eGL8FkWtthY

12 Temmuz 2013 Cuma

İleriki yazılar hakkında..

Zaman buldukça paylaşmaya çalışıyorum, yanılmıyorsam 18 Temmuzda bitecek tercihler. O zamana kadar herhangi bir sorunuz olursa yollayabilirsiniz. (Facebook üzerinden çok soru geldiğinden böyle bir blog açtım zaten.) Benim vakit buldukça koymayı düşündüğüm konular:

- Boğaziçi'ne nasıl gelebilirim?
- Konaklama ; yurtlar.
- Hangi Kampüsler var, nerelerde bulunuyor?
-(Halihazırda okula başlamış ya da tercih etmiş olanlara) birkaç küçük naçizane tavsiye; dersler, kitaplar vs..
- Exchange -Erasmus hakkında.

-registration.boun.edu.tr (işlerimizin en önemli kısımlarını hallettiğimiz site hakkında biraz bilgi) + burs imkanları (! Belli tarihlerde olduğundan bursa ihtiyacı olanların dikkat etmesi gereken bir konu kanımca, bir sürü kaçıran arkadaşım var başvuru tarihleri ya da yanlış başvuru yüzünden)
- Öğretmen Lisesi çıkışlı bir arkadaşın sorusu vardı bir de.

Boğaziçi'ne Giriş- Güzellikler..

Kararsız kalanlara: Bir de şu açıdan bakın..

Boğaziçi iç ve dış güzellikleriyle bilinen bir üniversite. 
İlk güzelliği tabi ki Güney Kampüs... Eğer görmediyseniz ve görme imkanınız varsa mutlaka gelin görün. Hatta aklınızda bu üniversite olmasa bile bir İstanbul gezisi içinde gezilecek yerlerden kanımca. İstanbul Boğazı'nda, Rumeli Hisarı'nın içinde, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'nün tam dibinde. Güney yokuşu inerek başlayacağınız gezide meydana indiğinizde benim gibi çimlerde yuvarlanmaya başlamayın aman ha, onlar da normal ç,mler yani yeşil işte çim.. Ama çok güzel.. 2010 ya da 2009 Nisan-Mayıs aylarından birinde gelmiştim. (2010 girişliyim) Ve çimlerde yalın ayak yüzüstü uzanıp kitap okuyan insanlar , güneşlenenler, koşturanlar, ve tabi ki kediler köpekler.. (Ah o zamanlar kedi populasyonunun farkına varaydım yazmazdım belkim :D) Çimlerin üzerindeki ve dışarıdaki İstanbul'dan soyutlanmış manzara gerçekten güzeldi. (Sonra bölüm binamın Kuzey Kampüs'te ve Güney'e en uzak noktada olduğunu öğrenince halimi görmeliydiniz..) Biraz daha ilerlediğinizde manzara çıkar karşınıza, artık Boğaz'ın tam içindesinizdir, Hisar'ın kulelerinin de dibinde.. Daha gezilecek bir sürü yer var. Açıkçası geçen sene Fen-Edebiyat Fakültesi'nin gizli bir bölmesinde restaurant-yemekhane tarzı bir yer keşfetmiş. Bayağı geniş bir terası vardı ve belli saatlerde öğrencilere açıktı. Manzarası o kadar genişti ki her iki köprüyü birden görebiliyordu. Aklıma gelmişken bir daha gideyim ben oraya da bulabilecek miyim acaba?..
Eğer gelme imkanınız yoksa please please "check photos from Google images."  :)

Diğer kampüsler de güzeldir tabisi ama bir Güney değil. Hee bu arada Güney'den Bebek dediğmiz ve bir sürü ünlü şahsiyet ile karşılaşabileceğiniz güzide İstanbul semtine kolaylıkla, 5-10 dk yürüyerek geçebilirsiniz. Bisiklet turu şiddetle tavsiye edilir. (Bebek sahilde, ben denemiştim, gayet iyi oldu güzel de oldu, çok da iyi oldu.. İki kişi tek bisikletle Güney Kapı'daki yokuştan saldık kendimizi bisikletle, eğlenceliydi.) Bebek'ten Ortaköy, Beşiktaş'a yürüyebilirsiniz..

Bunların dışında Boğaziçi en çok sosyal yönleriyle bilinir. (Her ne kadar ben asosyal olsam da..) Mesela birGüzel Sanatlar fakültesi ya da Spor Okulu, Konservatuar tarzı şeyler olmasa da onların yerini pekala tutabilecek klüpleri vardır ve bu klüpler öğrencilerin emekleri ile oluşturuluyor. Dans için Dans Klübü, Büfk (Folklör Klübü).. vs. klüpler vardır. Müzik için yine Folklör ve Müzik Klübü(Klasik korosunu internette izlemişsinizdir.), resimle ilgileneler için Güzel Sanatlar Klübü, Sosyal Sorumluluk Klübü v.s v.s bir sürü klüp var bunları yine internetten kontrol edebilirsiniz.

http://www.boun.edu.tr/tr-TR/Content/Kampus_Hayati/Ogrenci_Kulupleri.aspx

İşin ilginci bu klüplerin - benim bildiğim bir kısmı- o kadar ciddi çalışır ki, o kadar yani. Bir Tiyatro Klübü ve Folklor Klübü vardır insanlar oradaki çalışmalar için okullarını uzatır, zamanının çoğunu orada harcar. Hatta mezun olduktan sonra bazı insanlar okudukları bölümle ilgili değil, katıldıkları klüpteki uğraşları ile devam ederler. Klüplere katılmasanız da bir kısmının gösterilerini izleyebilirsiniz.

Boğaziçi insanı hakkında pek bir şey söyleyemeyeceğim. En başta zeki ve bilinçlidir. (Bazıları fazla zekidir hak verirsiniz ki.. ) O insanlarla ortak ders aldığınız da curve ( bu tam olarak bir Boğaziçi terimi olsa gerek, diğer okullarda "çan, ortalama" için kullanılır.) tavan yapar ve lanet edersiniz hayattan soğursunuz :) Onun dışında insan insandır. Herkes Boğaziçi ortamı ortamı der durur da ben pek farklı bir şey görmedim açıkçası, kaliteli insan çok ama yalancı yalancıdır, dürüst dürüsttür.  Boğaziçililer iyi insandır diye saçma sapan bir düşünce olamaz..

Akademisyenlere bakalım bir de.. Açıkçası ben sayısal olduğum için pek kapsamlı bir yorum olamayacak ama kendi bölüm hocalarım hakkında yorum yapmak istemiyorum. Çok ilgilenen olursa özelden yazsın.
(sevinc.gucum@gmail.com)
Ama şöyle bir algı da oluşmasın: Akademisyenlerin özellikleri onların Boğaziçi'nde olması yüzünden değil, onların akademisyen olmasından kaynaklanıyor bunu da şuna dayanarak söylüyorum, hocalarla ilgili yaşadığım sorunların ya da güzelliklerin hemen hemen aynılarını diğer üniversitelerdeki arkadaşlardan da duydum. Onun dışında benim favori bölüm hocalarım Fizik bölümündedir. Ben öğrencilerin yanında bu kadar olan , bu kadar iyi gönüllü ve öğrencisine bir şeyler katmak için çabalayan hocaları bir arada görmedim. Dinliyolar ya sizi dinliyolar, durakta görünce el sallayıp selam veriyolar ve bu kitle dersi hocası, yani bi dönemde 200-300 belki daha fazla kişiye ders verir, daha ne olsun.. Bi hocanın üniversitede sizi vakit ayırması gerçekten peşinden koşacağınız bir şey olacaktır.

Şimdilik aklıma gelenler bunlar.
Sürç-i lisan etti isek affola.

Hayırlı Ramazanlar.

5 Temmuz 2013 Cuma

Bu bölüme gelelim mi ki? diyenlere

(Kişisel yorumlar..)

Öncelikle ben neden tıp değil de genetik seçtim:
Onun da öncesinde ne kadar isteyerek geldim: 
Ben bu okulu ve bölümü gayet isteyerek geldim hatta aşırı isteyerek gelmiş bile olabilirim. Şöyle ki; lise 3 te bir İstanbul gezimiz olmuştu okul ile.Tabi Boğaziçi'ni de gezdik ve aşık oldum kampüsüne insanına.. Onan sonra dershanede sınavlara Boğaziçi tişörtü ile girdim uğur getirir diye. Kısacası evet baya abarttım.
Gelelim genetiği seçme nedenlerine. 
- Dersler %100 ingilizce ve bilim insanı olmak için kaçarı yok İngilizce bilmek lazım.(E tıpta ingilizce yok mu, tabi ki var ama seçmemin tek nedeni dil değil, o yüzden. Bir de ing. tıp sayısı ben girdiğimde baya sınırlıydı, yüksek puan istiyordu. Her ne kadar bizim okul da yüksek puanlarla alsa da..Ayrıca tıp okusam da çok büyük ihtimal uzmanlığımı genetik üzerine yapardım, ki direkt genetik okumak varken bu biraz amelelik olurdu, bence)
-Doktorların biraz rutin çalıştığını düşünüyorum ama şu açıdan. Tabi ki her seferinde farklı bir hasta geliyor önlerine, farklı bir deneyim ama doktor deyince benim aklımda canlanan şu: Doktor lisans boyunca öğrenir ve bunları doktor olunca uygular. Kendini geliştiren ve doktorluğu araştırma-geliştirme boyutuna getiren doktor nadir, Türkiye'de.Zaten tıp okumak isteyenler de ileride ben şu konuyu araştırıp üzerine gitmek istiyorum diye okumaz. Sağlam iştir, maaşı iyidir, garanti meslektir, halk saygı duyar, el üstünde tutar..
-Bu söylediklerimden doktorları sevmediğimi düşünmeyin. Saygım sonsuz, görevleri kutsal. Ayrıca doktor olsaydım da mutlu olurdum sanıyorum.
-Yurt dışına çıkma imkanları Genetik'te daha fazla. Aslında Boğaziçi'nin yurt dışı bağlantıları kuvvetli olduğu için de bunu düşünüyorum. Exchange ve Erasmus için bir sürü üniversite ile anlaşması var, ayrıca mezun olduktan sonra Boğaziçi referansı ile yurt dışında eğitim olanaklarının kapıları biraz daha açılacaktır..
- Yukarıda da bahsettim ama tıp ile genetiği ayıran benim için en önemli neden genetikte araştırma kısmının daha ağır olması.
-Bir de şöyle bir örnek vereyim; herhangi bir hastalığı ele aldığımızda tıpta öğreneceğimiz şey daha çok makro dünya içinde sınırlı kalırken, genetikte mikro dünyanın içine de giriyorsunuz ve hücrenin içindeki en küçük bir parçanın bu olaydaki yerinin ne olduğunu, hücre içindeki mekanizmaların neler olduğunu öğreniyorsunuz ve ilgili bir insansanız "Hadi ya" oluyosunuz..(sometimes)
-(aklıma gelenleri ileride eklerim..)

Ben Genetik'e geleyim mi sorusunun cevabını ancak siz verebilirsiniz, çünkü bana göre bu bölüm biraz idealist olmayı gerektiriyor. Hatta ileride çok para kazanmak için bu bölümü okumayı düşünenler hemen vazgeçsin ve tıpları araştırmaya başlasın..

Boğaziçi'ne Giriş - Kediler

(Kişisel yorum içermekte..)
  Onlara tam olarak memeli canlılar demek yeterli olmayacaktır. Onlar Boğaziçi'nin , özellikle Güney Kampüs'ün, exchange ve de kedi-sever insaları tarafından şımartılmış, gözleri doymak bilmeyen, insan tekme ve tokatlarından kesinlikle korkmayan, sırnaşık, size ağız tadıyla iki lokma yemek yedirmeyen vb. yaratıklardır.
  Açıkçası benim gibi kedi sevmeyen ama nefret de etmeyenler için Boğaziçi dünyanın ve hayatınızda alabileceğiniz kararların en kötüsüdür. Ben hayatımda böyle adaptasyon geçirmiş hayvan görmedim. Evrilmelerine az kalmıştır.
  Daha geçen gün TB'de (Fen- Edebiyat Fakültesi, ki benim gözümde Güney'in en havalı binasıdır.) Math dersine girmemize dakikalar kala tam olarak bir kedinin, sonradan öğrendim ki o sınıfın müdavimi imiş, saldırısına uğradım daha doğrusu sırt çantam uğradı. Kedi tüyleri hala çantamda bulunmakta, kanıt.
  Mutlu mesut sandviçimi almış yiyor idim sınıfta. Tam o sıralarda Garfield bozması bir kedi ahkam kese kese yürümekte iken, sandviçteki salam kokusunu almış olacak ki aniden kafasını bana doğru çevirdi. Aramızda yaklaşık 1,5 metre vardı. Ya da yoktu olayın şoku ile hatırlamıyorum bile.. Kediyle göz göze geldiğimiz anda anladım ki o sandviç bana yar olmayacak. Dedim anasını satıyım sana da vermicem o sandviçi.. Sardım, sarmaladım, çantamın içine koydum. Çantayı da kapadım ve yere koydum. Kedi oradan bir açıldı, koştu geldi kafasını çantama sokmak için yapmadığı kalmadı. Ve en sonunda kafası çantamın içinde , vücudu dışarıda bir oraya bir buraya koşturmaya çalıştı hayvan, ama sadece yerinde debelendi durdu. Ben tabi çığlık atarak ayağa fırladım. İnsanlar yetişti ama kör olasıca kedi aldı sandviçimi gitti. Neyse benim için önemli olan zaten gitmesiydi. Ders başladı ama ilk on dakka ben kedinin etrafta olması paniğiyle pek bir şey dinleyemedim ki kediyi an çomağı hazırla misali kedi tekrar çantamın önünde bitiverdi. Tam " Ya lanet olsun yine mi sen geldin?" dedim ki hoca gözlüğünün altından bana doğru bir bakış attı, sanıyorum üzerine alınmıştı ama neyse ki kediyi farketti. Yanımdaki arkadaş ise kedi ikinci bir saldırı yapmadan çantamı alıp yüksek bir yere koydu. Minnettarım hala..
  Sonuç olarak kedileri, özellikle buranın kedilerini sevmiyorum. Ön yargı oluşturduysam ne mutlu :D

Bölümün İş İmkanları

Açıkçası 2. sınıfı yeni bitirdim , bu konuda çok bir bilgim olduğunu söyleyemem ama bildiğim kadarı da şöyle:

   -Akademisyenlik(her bölümde olduğu gibi).
   -Hastanelerde çalışan teknisyen, tekniker v.b çalışanların biyoloji mezunu ya da sağlık meslek lisesi çıkışlı olduklarını biliyorum. 9 Eylül Üniversitesi'nde iki haftalık yaptığım staja dayanarak söylüyorum. Bu da bir seçenek ama Genetik okuyanların yapacakları en son şey gibi geliyor bana. 

   -Özel-devlet kurumlarının AR-GE'lerinde. Mesela Tubitak. Ama bildiğim kadarıyla ARGE Türkiye'de yurt dışına oranla daha az gelişmiş. Bu da devletin yatırımıyla ilgili tabi ki..
   -Yine staj yaptığım yerdeki hocam biyoloji mezunuydu ama TUS'a girmiş. Şu an hastanenin genetik bünyesinde doktor ve genetik danışmanlık veriyor ailelere. (MBG çıkışlılar TUS 'a girebiliyor mu bilmiyorum, öğrenicem).
   -"Türkiye'de iş imkanları yok, yurt dışına gitmek gerek" gibi yaygın bir görüş var. Ben Türkiye'de iş imkanının çok olmadığını düşünmüyorum sadece okuduğumuza değecek ve bilim insanı yerine konulabilecek iş imkanlarının az olduğunu düşünüyorum, tartışılır.
   -İlaç firmalarında baya iş var diye biliyorum. Hatta yöneticilik pozisyonlarıyla ilgilenenler için iyi olabilir. Reprezentırlık yapılır en kötü.
   - Bla bla..( araştırmalarım devam etmekte..)




Edit: Bir yil once mezun oldum ve Almanyada yuksek lisansa basladim. Bilgisayarin klavyesi japonca oldugundan imla ve yazim kurallarini biraz cigeneyebilirim. Is imkanlari cevremden gordugum kadariyla soyle;


Bircok ozel genetik firmasi var artik. Bunlarin bir kismi direkt insanlarla hasir nesir olan digerleri de universite, enstitu, arastirma merkezi v.b yerlere bir nevi metot ve materyal ureten yerler. Mesela sekanslama yapmak istiyorsunuz, bunu gerceklestirebileceginiz firmalar Illumina ve ABI Solid gibi firmalar. E bu sekanlama tekniklerini gelistirenler de tabi ki oradan calisan bilim insanlari. Ya da dedigim gibi insanlarla muhattap olan genetik tani merkezleri var. 


Ilac firmalari genelde anladigim kadariyla okumaniza pek degmeyecek ama size yuksek mevki ve para kazandirabilecek yerler


Hastanelerin genetik ana bilim dalinda calisan teknikerler biyoloji ya da lisede saglik meslekten mezun insanlar. Molekuler biyoloji ve Genetik okuyan bir insanin en son tercih edecegi ama edebilecegi yer.


Universite  ve enstitu lablarinda tekniker ya da teknisyenlik. Hangi kelime dogru bilmiyorum.


PhD ve Postdoc olayini ben kurumlarin web sayfalarinda is ilani olarak goruyorum. Yani bu pozisyonlar da is olarak sayilabilir, ki aslinda oyle de. Ama ayni zamanda akademi de...


Illa disarida calisacagim akademisyenlik yapmayacagim  diyorsaniz artik disarida bir suru ozel firma var dedigim gibi. Tup bebek merkezleri de buna dahil. Sadece sizin ilgi alaniniza uygun yeri bulmaniz lazim. Bu is yerlerini su kelimelerle arayabilirsiniz


biyolog genetik tani merkezi
biyolog tup bebek merkezi
biyolog ilac firmalari -isim vermemeye calisiyorum
biyolog ...... enstitusu
PhD/Postdoc molekuler biyoloji
PhD/Postdoc genetik
PhD/Postdoc biyoteknoloji...


Bir de yurtdisinda bu bolum su isimlerle gecebiliyor;
molecular biology, genetics, biotechnology, molecular biosciences- ayni zamanda benim master programimin adi, medical biology, bioscience...  vb